Tiyatroya bulaşmayın beyefendi, vazgeçemezsiniz!

Recordmag – İlker Köklük

Nedense kendimi, Shakespeare’in, “Mart’ın on beşinden sakın!” diye bağırarak Sezar’ı uyaran Kahin’i gibi hissettim. Hey gidi kahin; bugün yaşasa ve hükümetin hazırladığı sanat kurumu yasa tasarısını görse Dolmabahçe’deki çalışma ofisinin oralarda yolunu keser ve ona “Tiyatro’dan sakın, Tiyatro’ya bulaşma, sonra vazgeçemezsin!” diye bağırırdı.

Caesar

Mantık çerçevesinde düşünürsek tabi ki Kahin bırakın onun yolunu kesmeyi Dolmabahçe’ye yaklaşamazdı bile. Roma İmparatorluğu mu burası? Burada ileri demokrasi var. Tabi ki bunu denediği anda terörist bir kahin olması nedeniyle kendisine tahsis edilen bir Toma marifetiyle gazdan kahine çevrilirdi. Ama mantık çerçevesinde düşünmemize gerek yok, çünkü adam sonuçta kahin. Daha da ötesi konumuz sanat üzerine hazırlanmış gerçek gerisi bir yasa tasarısı. Gerçeklerden bahsedersek tasarı geride kalacak bu yüzden. Ama biz gene de bahsedelim gerçeklerden. Çünkü her zamankinden çok ihtiyaç var buna ve tasarıyı yutturmak için gerçekler üzerinde oynanıyor her zamanki gibi. Görüntüler dünyasını yarattıklarından beri işler böyle yürüyor zaten. Mesela ne zaman başımıza çorap ören bir yasa hazırlansa bir anda mevcut durumdan muzdarip ve bu yasaya çok ihtiyacı olan kobaylar haline getiriliyoruz. Burada da durum farklı değil. Neymiş efendim, bizdeki yapı eskide kalmış da Avrupa’daki örnekleri baz alıyormuşuz! Bizi bırak Avrupa’daki örnekler bile güler buna. Seviye buyken gerçeklerden nasıl bahsedelim diyor insan kendi kendine, ama yapacak bir şey yok.

taksim (1)

Tamam, Devlet Tiyatroları‘nın ve Şehir Tiyatroları’nın eleştirilecek çok yanı olabilir, var da, ama kusura bakmayın ki gerçek şu; bu sorunların çözüm yollarını sanatçılar ve aydınlarüretebilir ya da sanata ve aydınlanmaya gönülden bağlı olanlar. Heykele “ucube”diyenlerin kadroları değil. Hal böyleyken sanatkurumlarının yanlışlarını eleştirip, o eleştirileri size, ülkenin köklü sanat kurumlarını yok edin diye malzeme olarak sunmak ne sanatçı ahlakıyla ne insan onuruyla ne de vatan sevgisiyle bağdaşır. Çünkü çok belli ki; üzüm yenmek istenmiyor, bağcı dövülmek isteniyor. Apaçık ortada ki; yaşamaayna tutulmasından korkuluyor. Köklü sanat kurumlarının ürettikleri eserlerle en büyük kaynağı olduğu aydınlanmadan nefret ediliyor, ama sanattan anlamadıkları için bilmiyorlar ki, gazete haberi değiştirmeye benzemez sahneye müdahale etmek.

Aslında kendisinin danışmanları arasında tiyatroya bulaşmış birileri olsaydı muhtemelen işi kahinlere bırakmaz beyefendiyi tiyatroya bulaşmaması yönünde uyarırlardı. Ama danışmanları da beyefendinin kendisi gibi sanat ile değil ideoloji ile büyüdükleri için tehlikeyi göremiyorlar kanımca.

Beyefendi’nin hayallerini kaplayan ideolojik okullarda büyümedik belki, ama otorite sobasında eli yanmış yurttaşlar yetiştiren okullarda büyüdük biz de. Buna rağmen dünyaya bilimselyaklaşımın bu topraklarda da kök saldığını kanıtlayan büyük bilim adamları çıkabildi aramızdan.Gezi direnişini yaratarak, zekaları ve cesaretleri ile insanın zulüm karşısında başını kuma gömmeyen her şeye rağmen ve hala onur sahibi bir varlık olduğunu tüm dünyaya gösteren gençler çıktı. Ve her ne yaparlarsa yapsınlar dünyanın önlerinde saygıyla eğildiği sanatçılar çıktı.

Bu yüzden gerçek gerisi bu yasa ve gerçek bu yasayı sindirmeyecek.

http://recordmag.net/2014/02/12/tiyatroya-bulasmayin-beyfendi-vazgecemezsiniz/